Rahim Kanseri

Rahim kanseri kadınlarda görülen kanserler arasında %15 ile en sık görülen ikinci kanserdir. Genellikle 50 yaş üzerinde görülen bu kanser türü 50 yaş altındaki kadınlarda nadir olarak görülmektedir.

Rahim kanseri nedir?

Normal şartlar altında vücudun dokularını sağlık hücreler büyümekte, bölünmekte ve yenilenmektedirler. Bu işlem vücudun sağlıklı olması için gerekmektedir. Fakat bazı durumlarda ise hücreler anormal bir biçimde gelişmekte ve kontrolsüz büyümektedirler. Bu da tümörlerin oluşmasına yol açmaktadır. Oluşan tümörler iyi veya kötü huylu olarak ikiye ayrılmaktadır.

Rahim kanserinin en yaygın görüleni rahim içi kanseridir. Rahim içi kanseri rahim içi döşemesinde oluşmaktadır. Sarkom ise diğer bir çeşit rahim kanseridir. Sarkom rahim içi kanserinden daha nadir görülmekte fakat rahim içi kanserinden daha saldırgan ve belirtileri farklı olmaktadır. Rahim içi kanserine kısaca rahim kanseri de denilmektedir.

Rahim kanserinin belirtileri

Rahim kanseri teşhisinde belirtilere oldukça dikkatli bir şekilde bakmak gerekir. Anormal kanamalar, lekelenme, menopoz sonrası kanamalar rahim kanserinin belirtileri olabilir. Oluşan bu belirtiler daimi olabileceği gibi geçici de olabilmektedir. Özellikle menopoz sonrası oluşan anormal kanamalar doktor gözetiminde kontrol edilmelidir.

Aşağıda rahim kanserinin belirtileri olabilecek bazı maddeler sıralanmıştır.

  • Menepoz sonrasında oluşan vajinal kanamalar belirtilen en başında yer almaktadır. Kanamalar hafif ya da ağır kanamalar gibi değişik seviyelerde gerçekleşebilir.
  • Vajinadan gelmekte olan çok az kan içeren fakat sulu ve kokulu akıntılar
  • Cinsel ilişki sonrası yaşanan kanamalar
  • Menopoz dönemine girmemiş kadınların adet dönem aralarında yaşadıkları bazı kanamalarda düşükte olsa bu belirtilerin içerisinde olabilir.
  • Cinsel ilişki sonrası yaşanan ağrı, karın ağrısı olması
  • Rahim kanserinin ilerlemiş dönemlerinde kabızlık, kilo kaybı ve halsizlik gibi çeşitli belirtiler çıkabilmektedir.

Yukarıda yer verilmiş belirtilerin dışında aşağıda yer alan bazı belirtilerin biri ya da birkaçı görüldüğünde hekime başvurulması gerekir.

  • Cinsel ilişki sonrasında, banyo yaptıktan sonra oluşan kanamalar
  • 7 günden daha fazla süren kanamalar
  • 21 günde bir ya da daha sık görülmekte olan adet kanamaları
  • Menopoza girdikten bir sene sonra ya da daha uzun süre sonra oluşan kanamalar
  • Karnın atında oluşan şişkinlik ve ağrılar

İlik Nakli Veren Kişiye Zararları

İlik vericiden nasıl alınır? Veren kişiye zararları var mıdır?

İlik naklinin uygun olup olmadığını tespit etmek için öncelikle aile içerisinde doku grubuna uyan kardeş varsa o kişi bulunmaya çalışılır. Bunun için bazı kan testleri ve diğer testler uygulanır. Vericiden alınan kemik iliği norkoz ile yapılmaktadır. Kalça kemiğinden iğne yapılarak enjektörlere ilik toplanması sağlanır. Toplanan ilik miktarı hastanın yapısına ve ağırlığına göre değişiklik gösterir. İlik nakli vermenin vericiye zararı neredeyse yok denecek kadar az olmaktadır. Çok nadir olarak yan etki tespit edilmiştir. Toplanma işlemi ameliyathane koşullarında gerçekleşmektedir. Vericide düşük miktarda kansızlık görülebilir. Bunun için ağızdan verilen demir hapları ile birlikte 1-2 hafta sonra tam olarak normale dönmektedir. Verici 3-5 gün içerisinde işine ya da okula gidip normal hayatına dönebilmektedir. Görüldüğü üzere ilik nakli veren kişiye zararları neredeyse yok denecek kadar az yan etkileri bulunmaktadır.

Ne kadar sürer?

Vericiden kök hücre toplanma süreci bazı işlemlere tabii tutularak gerçekleştirilmektedir. Verici kişinin iki gün boyunca hastanede yatması gerekmektedir. İlk gün yatış işlemleri, ikinci gün ilik alım işlemleri ve üçüncü gün ise taburcu işlemleri gerçekleşmektedir. Kemik iliği alım işlemi ise ortalama 1 saat sürmektedir. Kandan kök hücre alımı işleminde vericinin deri altına beş gün boyunca bir hormon enjekte edilmesiyle kök hücrelerin aktifleştirilerek dolaşım halinde bulunması sağlanır. Bu işlem hemşire ya da pratisyen doktor tarafından yapılabilmektedir. Diğer süreç olan kandan kök hücrelerinin toplanması ise ayakta özel aferez aracıyla gerçekleştirilmektedir. Bu işlemde 3-4 saat arasında sürmektedir. Burada yeterli kök hücre elde edilememesi durumunda ertesi günü yeni bir alım işlemi başlatılabilir.

Vericideki riskler

İlik nakli için kemik iliği alım işlemi ağrılı olarak gerçekleşeceği için genel anestezi yöntemi uygulanmaktadır. Genel anestezi de oluşabilecek riskler ise 1:50.000’ten daha düşük bir ihtimal olarak belirtilmektedir. Alım sonrası yara ağrısı ve anestezi sonrası yan etki olarak mide bulantısı nadiren de olsa olabilmektedir. Tüm yaralarda olduğu gibi enfeksiyon riskine karşı da dikkatli olunmalıdır. Alım yapıldığında gerçekleşen tüm işlemler steril ameliyathane koşullarında olduğu için gerekli tedbirler alınmış olup ilik nakli için riskler minimuma indirilecektir.

 

Göz Tansiyonu Tedavisi

Göz tansiyonu göz içindeki basıncın sürekli olarak yükselmesi nedeniyle birlikte görme sinirinin hasara uğramasıdır. Böylece kişide görme alanında daralmalar meydana gelir. Göz tansiyonu hastalığın son aşamalarına kadar zor fark edilebilir ve geç tanı koyulduğu takdirde görme sinirinde oldukça büyük hasarlara yol açabilir. Bu bakımdan göz tansiyonu tedavisi için doğru zamanlama oldukça önemlidir.

Göz Tansiyonu Kimler Görülür?

Göz tansiyonu göz içi basıncının normalden yüksek olduğu kişilerde olma riski oldukça yüksektir fakat her göz içi basıncı yüksek olan kişide de bu hastalığın olacağı anlamına gelmemektedir. 40 yaş üzerinde olan kişilerde bu risk artmaktadır.

Göz tansiyonunun genetik olma geçme ihtimali de bulunmaktadır. Ailesinde daha önce göz tansiyonu bulunan kişilerde gelişme riski artmaktadır.

Şeker hastalığı, guatr hastalığı gibi durumlarda da göz tansiyonu riski gelişmektedir.

Göz yaranmaları da göz tansiyonu için sebepler oluşturmaktadır. Diğer durumlar ; göz tümörü, kronik üveit, iritis göz iltihapları, retina dekolmanı gibi faktörlerdir. Yaşanan göz cerrahi durumları da göz tansiyonunun ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

Miyop denilen uzağı iyi görememe durumunda da risk yaklaşık olarak iki kat artmaktadır.

Kortizonun uzun süreli kullanımı sonucu ikincil denilen göz tansiyonlarının oluşmasına sebep olabilmektedir.

Yukarıda anlatılmakta olan özelliklere sahip kişilerin göz tansiyonu tedavisi için gerekli sağlık kuruluşlarına uğrayarak test yaptırmaları şiddetle tavsiye edilmektedir.

Göz Tansiyonu Tedavileri

Göz tansiyonu tedavisi için 3 seçenek yer almaktadır. Kişilerin durumuna göre en etkin, uygun tedavi seçeneği uygulanmalıdır.

  • İlaç tedavisi: Hastanın göz tansiyonu tedavisi için gözde bulunan sıvının üretiminin kısılması veya çıkışının arttırılması sağlanarak düşürülür. Anlatılan bu iki yöntem içinde ilaçlar kullanılmaktadır. Verilen ilaçlar her gün belirli aralıklarla ve hayat boyu devam eden ilaçlardır. Kullanılan ilaç tedavisine hastanın gözü gerekli iyileşme yanıtları vermiyorsa diğer tedavi yöntemlerine geçilmektedir.
  • Cerrahi tedaviler: Göz tansiyonu tedavisi için hastanın gözündeki beyaz kısma bir delik açılır. Dıştan görülmesi oldukça zor olan bu delikle birlikte gözün içerisinde yer alan sıvılarda dışarıya çıkarılmış olur. Yapılan ameliyat sonrası hastalığın atlatılma oranı yüksektir.
  • Lazer tedavisi: Lazer ışınlarının ilk kullanım kısmı akut kriz tedavisinde ve diğer gözün göz tansiyonuna girmesinin engellenmesinde kullanılır. İkinci kullanım ise kronik kriz vakalarında göz içinde yer alan sıvıların dışarıya aktarımının kolaylaştırılmasında lazer kullanılmaktadır. Lazerin göz tansiyonu tedavisinde kullanım yolundaki diğer bir nokta ise gözün dış kısmında yer alan renkli kısmın çevresindeki beyaz bölgenin lazer altına tutulmasıdır. Buradaki amaç göz suyu üretiminin mümkün olduğunca azaltılmasıdır.

Kalp Krizi Nedenleri

Kalp krizi, kalbin beslenmesini sağlayan damarların içerisinde yer alan kan akımının bazı sebeplerden ötürü ani olarak kesilmesi veya azalmasına bağlı olarak kalp damarının pıhtı ile tıkanması nedeniyle oluşmaktadır. Düşük oranlarda gerçekleşen krizlerde ise kalp damarları üzerinde gelişen plakların damarı tıkaması ya da damar tabakalarının ayrılması ile kalp damarının tıkanması sonucu gerçekleşmektedir.

Belirtileri:

Kalp krizinin en büyük belirtisi göğüs ağrıları olmaktadır. Ağrılar göğsün ortasında olduğu gibi sırt, omuz ve karın bölgelerinde de hissedilebilmektedir. Şeker hastaları başta olmak üzere bazı nörolojik sorunları bulunan kişilerde ağrı sorunu hissedilmemektedir. Ağrı sonrasında ise bazı belirtiler bulunmaktadır. Bunlar; nefes darlığı, sıkıntı, baş dönmesi,kusma, bulantı, sersemlik, çarpıntı, soğuk terleme ve bayılma olarak sıralanabilir.

Neler Yapılmalı?

Kişinin kalp krizi geçirdiği düşünülüyorsa öncelikli olarak kendini güvene alıyor alması gerekmektedir. Örneğin, araba kullanıyorsa acilen arabayı kenara doğru çekmesi, kontrolün bırakılmayarak kendine ve karşı tarafa zarar verilmemesi gerekiyor. Kişi ayakta bir pozisyonda ise oturması tavsiye edilmekte yanında yardım edebilecek kimseler yoksa 112 acil servisi araması tavsiye edilmektedir. Kalp atışlarında hızlanma, aşırı yavaşlama ya da düzensizlik gibi belirtiler tespit edilirse öksürerek kalp atışlarını normal seviyeye indirmeye çalışması tavsiye ediliyor. Kişinin eğer aspirin alma gibi bir imkanı varsa 1 adet aspirin çiğnemelidir. Çünkü kalp krizi esnasında aspirin çiğnenmesi ile birlikte krizlerinde %23 oranında azaldığı söylenmektedir. Kalp krizi durumunda dilaltı almak krizi yok etmese de kan akışının arttırılmasında önemli rol oynuyor.

İlk Müdahale Nasıl Olmalı?

Kişinin kalp krizi geçirdiği düşünülüyorsa öncelikli olarak 112 acil servis aranarak sağlık görevlilerine kişinin durumu hızlı bir şekilde özet geçilmeli ve onlardan alınacak desteklerle hareket edilmelidir. Hastanın sağlık görevlileri ile birlikte hastaneye olan nakilleri gerçekleştirilmelidir. Kalp krizi şüphesi duyulan her adımda muhakkak kişi hastaneye götürülmeli ve çeşitli testler uygulanmalıdır. Krizin belirtilerin az ya da çok olması hastalığın ciddiyetini değiştirmemektedir.

Kadınlarda kalp krizi belirtileri ağrılar şeklinde gerçekleşmekte birlikte ağrı şiddeti daha az olmaktadır. Yaşanan ağrı daha çok yakınma şeklinde kendini gösteriyor.

Kalp Krizi Nedenleri

Kalp krizi nedenleri için bazı durumlar aşağıda gösterilmiştir.

  • Kokain
  • Doğum kontrol hapı
  • Sigara
  • Işın tedavileri
  • Yangı

Kalp krizine neden olan önemli faktör damar sertliği ve zeminde oluşan pıhtıdır. Başka sebeplerde kalp krizi nedenleri olarak sayılabilir. Örneğin, genç bir kişinin kalp krizi geçirmesi gibi durumlar ayrı olarak incelenmesi gerekir.

Organ Nakli Haftası

Organ nakli haftası ülkemizde her yıl 3-9 Kasım tarihleri arasında “Organ ve Doku Bağışı Haftası” adı altında kutlanmaktadır. Hastalığın tedavi yöntemi sadece organ ve doku nakli ile yapılabilen durumlar hem ülkemiz hem de dünyada yaşanan önemli sağlık problemlerinden biridir.

Organ nakli sayesinde vücutta normal işlevini yapamayan bir organın yerine sağlıklı bir organın bir canlı ya da ölüden alınarak nakil yapılması işlemidir. Kişi hayattayken iradesi ile yaşamı sona erdikten sonra sağlam doku ve organlarının başkalarına nakledilmesine izin vermesi de organ bağışı kapsamına girmektedir.

Türkiye organ nakli konusunda yeterli nakil ekibe, tecrübeli personele ve nakil merkezlerine sahip konumdadır. Ülkemizde yaşanan sıkıntıların başında kadavra bağış oranlarının yetersiz olmasıdır.

Her bağışın yeni bir hayat olduğu aklımızdan çıkarmamak gerekir. Diyanet İşleri Başkanlığı ise bu konuda organ naklinin caiz olduğunu ve bir kişinin organ bağışı yapmasının en büyük yardımlardan biri olarak görülmesi gerektiğine dikkat çekmektedir.

Ülkemizde yapılmakta olan organ bağışları Sağlık Bakanlığı kontrolünde gerçekleşmektedir. Kurulmuş olan Türkiye Organ ve Doku Nakli Bilgi Sistemi ile birlikte yapılacak organ dağıtımlarının adaletli ve şeffaf biçimde gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir.

Türkiye’de organ bağışları böbrek, karaciğer, akciğer, kalp, deri, pankreas, ince bağırsak olarak gerçekleşmektedir. Nakiller ise, kornea, kemik iliği ve kalp kapağı nakilleri olarak gerçekleşmekte.

Organ bağışında bulunmak isteyen kişiler bu konuda hastaneler, aile hekimlikleri, il sağlık müdürlükleri ve organ nakli yapan merkezler gibi yerlerden detaylı bilgiye ulaşabilirler. Organ bağışı için kişiler ilgili yerlere giderek iki tanık ile birlikte belgeler imzalanarak bağış kartı sahibi olurlar. Kartı alan kişiler sürekli üzerinde taşıması gerekmektedir. Organ nakli yapmak için kişilerin 18 yaş ve üzerinde olması ve akli dengesinin bulunması yeterli olmaktadır.

Türkiye’de organ nakli yaşayan ve ölüden organ veya doku alma olarak 29 Mayıs 1979 tarihinde düzenlenen 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkındaki Kanun ile düzenlenmiş bulunmaktadır.

Çağımızda yaşanan utanç verici bir durum olan yasal olmayan ve ticari yapılan organ nakilleridir. Özellikle geri kalmış yoksul ülkelerde sık yaşanan bir durum olan oran ticareti çağımızın korkunç belalarından biri olmuştur. Bu bakımdan organ naklinin önemi bilmek, anlatmak ve yasal güvenceler altında işlemini gerçekleştirmek için 3-9 Kasım tarihleri arasında Organ Nakli Haftası olarak kutlanılmaktadır.

Diş İmplant Markaları

Diş implant markaları denildiğinde dikkat edilmesi gereken en önemli hususlar kullanılan malzemelerin kalitesi ve türüdür. Taklit olarak üretilmiş ürünlerin kemik dokusuyla uyumsuz olacağı, vücut dokularda alerji ve enfeksiyona yol açacağı için bu tür ürünlerden kaçınılmalıdır. Taklit ürünler kadar piyasada yer alan kalitesiz ürünlerde çene kemiğinde bulunan dokuya hasar verdiğinden dikkat edilmesi gereken başka bir noktadır.

Piyasada yer alan pek çok üründe olduğu gibi diş implant ürünlerinde de markaların taklitleri yer alıyor. Bu yüzden hastalar kullanılacak malzemelerin ürün kalitesine, orjinal ürün olup olmadığına dikkat eden güvenilir hekimlere gitmelidir. Ağız sağlığı son derece önemli bir konu olduğundan ihmal edilmemeli diş hekiminizin hangi markaları kullandığını bilmeli ve yeterli bilgiye sahip olmalısınız.

Piyasada çok sayıda diş implant markaları yer almaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta markadan daha çok aşağıda sıraladığımız ürün özelliklerinin bulunması gerektiğidir.

  • Diş implant ürünü patentli olmalıdır.
  • Ürünün laboratuvar test sonuçlarıyla ispatlanmış kemik-doku uyumunun ideal seviyede olması gerekir.
  • Klinik araştırmalarda başarıyla test edilmiş olmalıdır.
  • Alerjik, yan etkileri olmamalıdır.
  • Kullanımı kolay olmalıdır.
  • İmplant üzerinde kullanılabilecek protez yapımı için esnek yapıya sahip olmalıdır.
  • Uyum-iyileşme süresine dikkate alan bir yapıda üretilmelidir.
  • Tasarımı düzgün iyi bir mühendislik üretimi olmalıdır.

Piyasada yer alan diş implant markaları genelde Avrupa ve ABD kökenlidir.

Diş İmplant Markaları 

  • Nobel Biocare (branemark): İsveç merkezli diş implant markasıdır.
  • ITI (straummann): İsviçre merkezli markadır.
  • SKY (bredent): Almanya’da üretilmiş ve geliştirilmiş bir markadır.
  • Hıossen ve Osstem: Güney Kore merkezli bir markadır.
  • Tekka: Fransa kökenli bir markadır.
  • Humantech: Almanya merkezli bir markadır.
  • Astra Tech: İsveç’te merkezi bulunan bir markadır.
  • Xıve-Ankylos (Friadent-Dentsply): Almanya ve İngiltere’de ortak üretim merkezli bir markadır.
  • Biomet3i: ABD merkezli bir markadır.

En İyi Diş İmplant Markaları

  • Dental İmplant: Diş doktorlarının genelinin kullandığı marka olan Dental İmplant kendi içerisinde de fazlasıyla ürün çeşitliliği ve kalite farkını barındırır. Oldukça bilinen İtalya merkezli olan bu marka için güvenilir hekimler ile çalışmak işinizi kolaylaştıracaktır.
  • Sky: Alman merkezli olan Sky markası diş implant ürünlerinde adını sağlamlığı ve kalitesi ile söz ettirmektedir. Avrupa’da diş hekimlerinin kullandığı yaygın bir markadır.

Tüp Bebek Fiyatları

Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin başvurduğu yöntemlerden birisi de tüp bebek tedavisidir. Fakat bu tedavi yöntemi her çift için uygun değildir. Tüp bebek tedavisi dışında daha basit tedavi yöntemleri de bulunmaktadır. Bu yöntemin daha popüler olması yapılan tedavilerdeki yüksek başarı oranları ile ilgilidir. Özel sektörün hakimiyeti altında ve kimi zaman manipülasyonlara açık olsa da Tüp bebek tedavisi en çok tercih edilen yöntem haline gelmiştir. Bu bakımdan dikkat edilecek nokta kısırlığa sebep olan etkenlerin tespit edilerek kişilere en uygun tedavi seçeneklerini vermektir.

Tüp bebek tedavisinin tavsiye edildiği durumlar;

  • Yumurtalık kanallarında tıkanmanın olması ve aşırı hasar oluşan yumurtalık kanalları durumlarında,
  • Yumurtalık kanallarının bir takım cerrahi işlemler sonucu alındığı kadınlarda,
  • Üreme sistemleri yumurtalarının fallop tüpleri etkisiyle tutulmasının engellenerek yapışıkların oluştuğu durumlarda tüp bebek yöntemi başarıyla uygulanmaktadır.

Tüp bebek tedavi merkezlerine giden eşler birlikte görüşmede bulunmalı, değerlendirme yapmalı ve infertilite (kısırlık) sorununa yol açan etkenlerin anlaşılması sağlanmalıdır.

Kısırlık sebebi çiftlerin birlikte durum değerlendirilmesine tabii tutularak, yaş analizi,  günümüze kadar uyguladıkları yöntemler göz önünde bulundurularak en uygun tedavi yöntemleri belirlenmelidir.

Tüp bebek fiyatları tedavi merkezlerine göre değişiklik göstermektedir. Seçeneklerin artması ile birlikte çiftlerin seçim yapmaları da oldukça zor bir hale gelmektedir.

Merkezlerde yapılan tedavisi için ortalama tüp bebek fiyatları vermek gerekirse 3.000-4.500 TL. arasında değişiklik göstermektedir. Burada fiyatı belirleyen faktörlerin başında yapılan deneme sayıları ve muayene sonrası ekstra bir tedavinin uygulanıp uygulanmayacağıdır.

Tedaviye Dahil Olan Hizmetler

Tüp bebek fiyatları konusunda genelde aşağıdaki hizmetler bu tedaviye dahil edilmektedir:

  • Ultrason folikül takibi
  • Yumurta toplama işlemi (OPU)
  • Kadına verilen anestezi
  • Erkek sperm örneği
  • Yumurta ve sperm birleştirme işlemi
  • Döllenmiş embriyonun kadın hastaya verilme işlemi

Fark Ücreti İstenen İşlemler

Tüp bebek fiyatları için aşağıda bulunan hizmetler genel olarak ayrı bir fiyatlandırmaya tabii tutulmaktadır.

  • Mikro-tese işlemleri
  • Patoloji

Tüp bebek tedavisinde fiyatı konusunu en çok etkileyen faktörlerden birisi de ilaçlardır. Hastanın duruma göre kullanılacak olan ilaçlar değişiklik gösterir.

İlaç dozu hastanın yapılan ultrason takibi ve hormon testleri sonucu belirlenen ihtiyaca göre verilmektedir. Buna göre ilaç fiyatları değişken olmaktadır. Kadın hastanın yaşının ileri seviyelerde olması, yumurtalık rezerv durumu gibi faktörlerde ilacın dozajını arttırmaktadır. Yani özetle ilacın dozajına göre maliyetler de artmaktadır. İlaç maliyetleri ortalama olarak 1.000-2.500 TL. arasında olmaktadır.

Çiftler için tüp bebek fiyatları konusunda çeşitli merkezlerle görüşerek ihtiyaçlarına en uygun, en iyi tedavi yerini tespit ederek gerekli muayenelere başlamaları önerilmektedir.

Organ Nakli İstatistikleri

Günümüzde organ nakli, organları hasar görmüş hastalara büyük umut olmaktadır. Karaciğer, böbrek, pankreas, deri, kalp kapakçığı, kas, el, yüz, kalp gibi birçok nakilin mümkün hale geldiğini söyleyebiliriz. Bu konudaki bilinçlilik biraz daha artmış olsa da, her yıl Türkiye’de ve dünyada organ nakli bekleyen insanların sayısı oldukça fazla. Geride bıraktığımız yılda vefat eden 1700’e yakın kişinin yalnızca 375’inin organlarının nakline izin verilmiş. Oysa nakil bekleyen hastaların sayısı çok daha fazla. Peki, en çok hangi organın nakline ihtiyaç var?

  • Böbrek nakli: 22.146 kişi
  • Kornea nakli: 2934 kişi
  • Karaciğer nakli: 2223 kişi
  • Kalp nakli: 623 kişi
  • Pankreas nakli: 265 kişi
  • Akciğer nakli: 51 kişi
  • Bağırsak nakli: 5 kişi
  • Kalp kapağı nakli: 4 kişi

Verilere göre kornea nakli ve nakit ihtiyacında yıllar içinde artış olduğu görülüyor. Geçtiğimiz yıl 2934 kornea nakli bekleyen hastanın yaklaşık 2472’sinin nakli gerçekleştirildi.

Bu verilerin yanı sıra her yıl Türkiye’de 2000 kişi organ nakli beklerken hayatını kaybediyor. Vefat eden hastanın ailesinin nakil işlemlerine izin vermemesi nedeniyle sağlam organlar da toprak altında çürüyüp gidiyor. İspanya’nın nüfusuna göre donör ortalaması %35 civarındayken, Türkiye’de bu rakam %5 civarında. Bu da durumun ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor.

2015 yılında beyin ölümü gerçekleşen 1969 kişinin sadece 472’sinin ailesi organ bağışına izin verdi. Bu yıl geride bıraktığımız sürede gerçekleşen 333 beyin ölümünün ise 108’inin ailesi organ bağışına izin verdi. Son 5 yıllık tabloya bakacak olursak, Sağlık Bakanlığı’ndan alınan verilere göre; beyin ölümü gerçekleşen 8601 hastanın 2045’inin organ nakli gerçekleştirilmiş. Geride ise organ bağışı bekleyen 6000 kişinin hayallerinin suya düşmesine, belki de organ bağışı beklerken vefat etmesine neden oluyor.

Serviks Kanseri

Tüm dünyada kadınlarda en çok görülen kanser türlerinden biri olan rahim ağzı( serviks) kanseri, erken teşhis ve doğru tedavi ile önlenebilir bir hastalık olmasının yanında, kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en büyük nedenlerinden de biridir. İlk belirtisi vajinal kanama olmakla beraber, ileri seviyelere gelene kadar herhangi bir belirti vermeden de ilerleyebilir. Ameliyat, radyoterapi, kemoterapi gibi tedavi seçenekleri bulunan serviks kanseri gelişiminde HPV enfeksiyonu temel rol oynamaktadır.

Kadınlarda en sık görülen 2. kanser türü 

Dünya üzerinde her 2 dakikada bir kadının ölmesine neden olan serviks kanseri, halk arasında rahim ağzı kanseri olarak bilinir. Bu kanser türü görülen kadınların neredeyse tamamında HPV enfeksiyonu olduğu görülmüştür. Peki, serviks kanseri neden olur? Tetikleyen faktörler nelerdir?

  • Cinsel yaşamın kadınlarda 20 yaşından önce başlamış olması risk faktörleri arasında ilk sıralardadır.
  • Ayrıca kişisel hijyene özen gösterilmemesi,
  • Sigara kullanımı,
  • Doğum sayısının fazla olması,
  • Aile bireylerinden birine rahim ağzı kanseri teşhisi konulmuş olması,
  • A ve C vitamin eksikliği
  • Stres
  • Çok eşlilik,
  • cinsel yolla bulaşan hastalıklar da yine serviks kanserine neden olan faktörler arasında yer alıyor.

Erken tanı, diğer tüm kanser türlerinde olduğu gibi rahim ağzı kanseri için de hayat kurtarıcıdır. Bu nedenle kadınlar düzenli periyotlarla jinekolojik muayene olmalıdır. Erken teşhis ile kanserin ölümle sonuçlanma riski %75’e yakın bir oranda azalır.

Serviks Kanseri Tedavisi

Hastalığa erken tanı konulduğunda radyoterapi ya da kemoterapiye gerek duyulmadan ameliyatla tedavi edilebilir. Bu ameliyat, rahmin ve rahim ağzının çıkarılması ile gerçekleştirilir. Kanserin boyutuna göre tedavi yöntemi de değişiklik göstermektedir. Erken yaşlarda serviks kanseri görülmesi durumunda, rahmin ve rahim ağzının alınmasını engellemek ve doğurganlığı korumak için de çeşitli cerrahi operasyon seçenekleri de bulunmaktadır. İlerleyen evrelerde ise tedavi, radyoterapi ve kemoterapi gibi tedavi yöntemleri ile gerçekleştirilmektedir.

İlik Nakli Riskleri Nelerdir?

En çok yapılan nakil işlemlerinden biri olan kemik iliği nakli, lösemi hastalığına büyük umut oluyor. Vücutta normal olmayan hücrelerin zamanla artarak kemik iliğinde bulunan normal hücrelerin yerine geçmesi ile insanda kansızlık meydana gelir. Bu da savunma hücrelerinin azalmasına ve vücudun enfeksiyonlara karşı daha açık hale gelmesine neden olur. Kanser tedavilerinde son yıllarda %80’e varan başarı oranları sağlayan ilik nakli, kanserde mücadelede hastalara büyük bir umut oluyor. Ancak yine de her şeyde olduğu gibi kemik iliği nakli için de bazı riskler mevcut. Peki, ilik nakli riskleri nelerdir?

Vücutta sağlıklı kan üretimini engelleyen kemik iliği hastalıklarının ortaya çıkması durumunda nakil gerekir. İlik nakli gereken hastalıkların başında kan hastalıkları gelmektedir. Hastalık tedavisi sırasında yapılan tedavilere yanıt vermeyen hastalarda ilik nakli yapılır. İlik nakli yöntemleri arasında en az risk taşıyan yöntem “otolog ilik nakli“dir. Kanser hastalıklarının ileri seviyeye ulaştığı durumlarda en çok tercih edilen nakil yöntemidir. Tedavi sırasında hasta kemoterapi de gördüğünden; mide bulantısı, kusma, baş dönmesi, ishal, ateş gibi yan etkiler görülmektedir.

İlik nakli sonrasında 3 ay boyunca hastanın vücudu enfeksiyonlara açık durumdadır. Bu nedenle bu süreçte hasta doktor tarafından yakın takipte olmalıdır. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi 6 ayı bulabilir ve 1 yıl dolduğunda hastanın bağışıklık sistemi normale yakın bir seviyeye yükselir. İlik nakli risklerini minimuma indirmek için, tedavi sonrasında hastanın yaşadığı ortam çok temiz olmalı ve sürekli takip altında olmalıdır. Bu süreçte enfeksiyon oluşma riski bulunduğundan, kişi evcil hayvan besliyorsa bunlar hastanın bağışıklık sistemi normale dönene kadar evden uzak tutulmalıdır. Onun yanı sıra ilk üç aylık süreçte eve dışarıdan biri gelmemeli ve hasta başkaları ile yakın temas kurmamalıdır. Kan hastalıkları tedavisinde yapılan ilik nakli, gelişen teknoloji ile risklerini minimuma indirmiş durumda olduğundan başarı oranları da aynı doğrultuda artmaktadır.