Böbrek Vermenin Sakıncaları Nelerdir?

Günümüzde en çok yapılan organ nakli işlemlerinden biri de böbrek nakli. Böbreğin işlevini yerine getiremediği durumlarda, canlı ya da vefat etmiş kişiden böbreğin alınarak hastaya nakil edilmesi ile operasyon gerçekleştirilir. Nakil işlemi genellikle kadavradan alınan böbrek ile yapılsa da, canlı bir birey de sağlıklı olan böbreğini bir başkasına nakledebilir. Genellikle aile ve akrabalarda canlı kişilerden yapılan böbrek nakli görülmektedir. Organ nakli canlıdan yapılacaksa, temel kural vericinin herhangi bir sağlık probleminin olmamasıdır. Bir kişinin böbrek verebilmesi için; nakil için herhangi bir sağlık engeli bulunmamalıdır. Onun dışında verici 18 yaşını geçmiş olmalıdır. Yasal olarak yapılan böbrek ya da diğer organ nakilleri ticari olarak yapılmamaktadır. Peki, böbrek vermek sakıncalı mı?

Böbrek Nakli ve Böbrek Yetmezliği 

Böbreğini veren kişilerin ileride böbrek yetmezliği riskinin arttığı halk arasında genel bir düşüncedir. Aslında böbreğini vermek bu riskin artmasına neden olmaz. Bu nedenle bir böbreğini veren biri, hastaneden çıktıktan sonra normal hayatına kaldığı yerden devam edebilir. Böbrek nakli de diğer tüm operasyonlar gibi %100 garantili değildir. %95 oranında başarılı olmakla beraber; böbrek vermek için yapılan operasyonlarda 3000 kişide 1 ölüm riski de bulunmaktadır. Ancak yakınlarınıza hayat vermek, onlarla daha uzun süre birlikte olmak için böbrek nakli yapılması gereken bir işlemdir.

Nakil Sonrası 

Operasyon sonrasında birkaç gün ağrı görülebilir. Verici 2 gün hastanede kaldıktan sonra taburcu olup günlük yaşantısına geri dönebilir. Böbrek yetmezliği riski oluşturmadığından, sağlıklı olan tek böbreği ile de hayatına kaldığı yerden devam edebilir. Bu sayede bir yakınının hayatını kurtarmış olacaktır. Ayrıca böbrek vermek gönüllü olarak yapılmaktadır. Bu nedenle ticari bir amaç güdülemez.

Organ Nakli İstatistikleri

Günümüzde organ nakli, organları hasar görmüş hastalara büyük umut olmaktadır. Karaciğer, böbrek, pankreas, deri, kalp kapakçığı, kas, el, yüz, kalp gibi birçok nakilin mümkün hale geldiğini söyleyebiliriz. Bu konudaki bilinçlilik biraz daha artmış olsa da, her yıl Türkiye’de ve dünyada organ nakli bekleyen insanların sayısı oldukça fazla. Geride bıraktığımız yılda vefat eden 1700’e yakın kişinin yalnızca 375’inin organlarının nakline izin verilmiş. Oysa nakil bekleyen hastaların sayısı çok daha fazla. Peki, en çok hangi organın nakline ihtiyaç var?

  • Böbrek nakli: 22.146 kişi
  • Kornea nakli: 2934 kişi
  • Karaciğer nakli: 2223 kişi
  • Kalp nakli: 623 kişi
  • Pankreas nakli: 265 kişi
  • Akciğer nakli: 51 kişi
  • Bağırsak nakli: 5 kişi
  • Kalp kapağı nakli: 4 kişi

Verilere göre kornea nakli ve nakit ihtiyacında yıllar içinde artış olduğu görülüyor. Geçtiğimiz yıl 2934 kornea nakli bekleyen hastanın yaklaşık 2472’sinin nakli gerçekleştirildi.

Bu verilerin yanı sıra her yıl Türkiye’de 2000 kişi organ nakli beklerken hayatını kaybediyor. Vefat eden hastanın ailesinin nakil işlemlerine izin vermemesi nedeniyle sağlam organlar da toprak altında çürüyüp gidiyor. İspanya’nın nüfusuna göre donör ortalaması %35 civarındayken, Türkiye’de bu rakam %5 civarında. Bu da durumun ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor.

2015 yılında beyin ölümü gerçekleşen 1969 kişinin sadece 472’sinin ailesi organ bağışına izin verdi. Bu yıl geride bıraktığımız sürede gerçekleşen 333 beyin ölümünün ise 108’inin ailesi organ bağışına izin verdi. Son 5 yıllık tabloya bakacak olursak, Sağlık Bakanlığı’ndan alınan verilere göre; beyin ölümü gerçekleşen 8601 hastanın 2045’inin organ nakli gerçekleştirilmiş. Geride ise organ bağışı bekleyen 6000 kişinin hayallerinin suya düşmesine, belki de organ bağışı beklerken vefat etmesine neden oluyor.

Serviks Kanseri

Tüm dünyada kadınlarda en çok görülen kanser türlerinden biri olan rahim ağzı( serviks) kanseri, erken teşhis ve doğru tedavi ile önlenebilir bir hastalık olmasının yanında, kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en büyük nedenlerinden de biridir. İlk belirtisi vajinal kanama olmakla beraber, ileri seviyelere gelene kadar herhangi bir belirti vermeden de ilerleyebilir. Ameliyat, radyoterapi, kemoterapi gibi tedavi seçenekleri bulunan serviks kanseri gelişiminde HPV enfeksiyonu temel rol oynamaktadır.

Kadınlarda en sık görülen 2. kanser türü 

Dünya üzerinde her 2 dakikada bir kadının ölmesine neden olan serviks kanseri, halk arasında rahim ağzı kanseri olarak bilinir. Bu kanser türü görülen kadınların neredeyse tamamında HPV enfeksiyonu olduğu görülmüştür. Peki, serviks kanseri neden olur? Tetikleyen faktörler nelerdir?

  • Cinsel yaşamın kadınlarda 20 yaşından önce başlamış olması risk faktörleri arasında ilk sıralardadır.
  • Ayrıca kişisel hijyene özen gösterilmemesi,
  • Sigara kullanımı,
  • Doğum sayısının fazla olması,
  • Aile bireylerinden birine rahim ağzı kanseri teşhisi konulmuş olması,
  • A ve C vitamin eksikliği
  • Stres
  • Çok eşlilik,
  • cinsel yolla bulaşan hastalıklar da yine serviks kanserine neden olan faktörler arasında yer alıyor.

Erken tanı, diğer tüm kanser türlerinde olduğu gibi rahim ağzı kanseri için de hayat kurtarıcıdır. Bu nedenle kadınlar düzenli periyotlarla jinekolojik muayene olmalıdır. Erken teşhis ile kanserin ölümle sonuçlanma riski %75’e yakın bir oranda azalır.

Serviks Kanseri Tedavisi

Hastalığa erken tanı konulduğunda radyoterapi ya da kemoterapiye gerek duyulmadan ameliyatla tedavi edilebilir. Bu ameliyat, rahmin ve rahim ağzının çıkarılması ile gerçekleştirilir. Kanserin boyutuna göre tedavi yöntemi de değişiklik göstermektedir. Erken yaşlarda serviks kanseri görülmesi durumunda, rahmin ve rahim ağzının alınmasını engellemek ve doğurganlığı korumak için de çeşitli cerrahi operasyon seçenekleri de bulunmaktadır. İlerleyen evrelerde ise tedavi, radyoterapi ve kemoterapi gibi tedavi yöntemleri ile gerçekleştirilmektedir.

İlik Nakli Riskleri Nelerdir?

En çok yapılan nakil işlemlerinden biri olan kemik iliği nakli, lösemi hastalığına büyük umut oluyor. Vücutta normal olmayan hücrelerin zamanla artarak kemik iliğinde bulunan normal hücrelerin yerine geçmesi ile insanda kansızlık meydana gelir. Bu da savunma hücrelerinin azalmasına ve vücudun enfeksiyonlara karşı daha açık hale gelmesine neden olur. Kanser tedavilerinde son yıllarda %80’e varan başarı oranları sağlayan ilik nakli, kanserde mücadelede hastalara büyük bir umut oluyor. Ancak yine de her şeyde olduğu gibi kemik iliği nakli için de bazı riskler mevcut. Peki, ilik nakli riskleri nelerdir?

Vücutta sağlıklı kan üretimini engelleyen kemik iliği hastalıklarının ortaya çıkması durumunda nakil gerekir. İlik nakli gereken hastalıkların başında kan hastalıkları gelmektedir. Hastalık tedavisi sırasında yapılan tedavilere yanıt vermeyen hastalarda ilik nakli yapılır. İlik nakli yöntemleri arasında en az risk taşıyan yöntem “otolog ilik nakli“dir. Kanser hastalıklarının ileri seviyeye ulaştığı durumlarda en çok tercih edilen nakil yöntemidir. Tedavi sırasında hasta kemoterapi de gördüğünden; mide bulantısı, kusma, baş dönmesi, ishal, ateş gibi yan etkiler görülmektedir.

İlik nakli sonrasında 3 ay boyunca hastanın vücudu enfeksiyonlara açık durumdadır. Bu nedenle bu süreçte hasta doktor tarafından yakın takipte olmalıdır. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi 6 ayı bulabilir ve 1 yıl dolduğunda hastanın bağışıklık sistemi normale yakın bir seviyeye yükselir. İlik nakli risklerini minimuma indirmek için, tedavi sonrasında hastanın yaşadığı ortam çok temiz olmalı ve sürekli takip altında olmalıdır. Bu süreçte enfeksiyon oluşma riski bulunduğundan, kişi evcil hayvan besliyorsa bunlar hastanın bağışıklık sistemi normale dönene kadar evden uzak tutulmalıdır. Onun yanı sıra ilk üç aylık süreçte eve dışarıdan biri gelmemeli ve hasta başkaları ile yakın temas kurmamalıdır. Kan hastalıkları tedavisinde yapılan ilik nakli, gelişen teknoloji ile risklerini minimuma indirmiş durumda olduğundan başarı oranları da aynı doğrultuda artmaktadır.

Tüp Bebek Nasıl Yapılır?

Çocuk sahibi olma konusunda birçok çiftin ümidi olan tüp bebek tedavisi, tüm dünyada her yıl milyonlarca anne-babayı adayı tarafından deneniyor. Kadın ya da erkekten kaynaklı olan kısırlık ve çeşitli sebeplerle hamileliğin oluşamaması durumunda, döllenmenin dışarıda(labaratuvar ortamında) gerçekleştirilmesi ve özel tüpler aracılığı ile anne rahmine koyulması ile gerçekleştirilen tüp bebek yöntemi, normal yollarla hamile kalma şansını iki kat arttırıyor.

Tedavinin başlaması için anne adayının buna psikolojik ve bedensel anlamda hazır olması gerekmektedir. Bunun için tedavi başlamadan önce doktor ile anne ve baba adayı ile görüşme yapılarak değerlendirme ve inceleme yapılır. Genel olarak 4 aşamaya ayırabileceğiniz tüp bebek tedavi yönteminde, ilk olarak çiftin daha önceki bebek denemeleri hakkında bilgi alınır. Çiftlerin önemsiz gördüğü ancak bebek sahibi olmaya engel olan sorunlar incelenir ve bu durumlar da tedavi kapsamına alınır. Anne adayının yumurta sayısı, kalitesi ve baba adayının sperm kalitesi analiz edilir.

İlk değerlendirme yapıldıktan sonra tedaviye karar verilir. Yumurtaların gelişimini sağlamak için yumurtalıkların uyarılması için hormon takviye ilaçlarının kullanımı başlar. Buna ek olarak yapılan hormon iğneleri ile yumurtaların uyarılması ve kalitelerinin arttırılması sağlanır. Yeterli gelişim sağlandığında sperm ve yumurta hücrelerinin labaratuar ortamında döllenmesi aşamasına geçilir. Döllenme aşamasına geçilene kadar hücreler özel ortamda saklanır.

Daha sonra seçilen embriyoların rahme transfer işlemi gerçekleştirilir. Tüp bebek tedavi yönteminde en önemli aşama bu transfer aşamasıdır. Embriyoların rahme transferinin gerçekleştiği bu aşamada transfer, mutlaka en doğru şekilde ve en uygun şartlar altında yapılmalıdır. Transferin yapılacağı zamanın belirlenmesi kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Doktor, en uygun günü belirledikten sonra transfer gerçekleştirilir. Transfer sonrasında beklenen sonucun elde edilmemesi ihtimaline karşı, kaliteli embriyolar da dondurularak saklanır. Bu da, anne ve baba adayları için ek bir tedavi şansı sunmaktadır.

Diş İmplantı Fiyatları

Estetik açıdan gerçeğe en yakın görüntüsü ile hastaların en çok tercih ettiği diş uygulaması, diş implantı oluyor. Doğal dişe en yakın seçenek olarak gösterilen implantın kullanımı, protez dişlere göre çok daha rahat ve konforludur ayrıca doğru kullanıldığında ömür boyu kullanılabilir. Diş implantı hakkında en çok merak edilen konu ise uygulanan fiyat politikaları oluyor. Protez dişlere göre çok daha kullanışlı olmasının yanında, daha pahalı olduğu gerçeği de unutulmamalıdır. Ancak yine de, bütçenizi zorlamanız gerekse de; daha rahat konuşmak, daha rahat çiğnemek ve doğal diş görünümüne sahip olmak için eksik dişleri tamamlamak için diş implantı tercih edebilirsiniz. Peki, diş implantı fiyatları ne durumda? Fiyatlar uygulamayı yapan doktor, implantın markası, yapılan merkez ve şehir hatta ilçeye göre değişiklik gösteriyor. Dişlerinizi yaptıracaksanız, fiyat konusunda gösterdiğiniz özeni diş hekimi seçimi konusunda da göstermeniz gerektiğini unutmayın.

İstanbul İmplant Merkezi

Tek implant ücreti;

  • Alman Nanoplant Höchst 1250 TL
  • Güney Kore Biogenesis 1000 TL
  • Zirkonyum diş 400 TL
  • Metal destekli porselen diş 350 TL

Dent Group İstanbul

  • Porselen kaplama metal destekli (tek diş) 545 TL
  • Tek diş zirkonya kaplama fiyatı 670 TL
  • Tek diş full porselen 1091 TL
  • Teş diş tabakalama 1091 TL
  • Tek diş porselen lamina 1360 TL

İmplant yaptırmadan önce mutlaka doktor seçimi ve kaliteli ürün seçimine dikkat etmelisiniz. Çin’de yapılan ve Avrupa ülkelerine ithal edilerek daha sonra dünyaya Avrupa ürünü olarak dağıtılan ürünlerden uzak durun. Yanlış diş implantı seçimi, ilerleyen dönemlerde kişide kemik erimesine neden olabilir. Bu nedenle diş implantı fiyat araştırması yaparken, markaya ve tedavi için tercih ettiğiniz merkezin güvenilir olmasına da dikkat etmenizi öneriyoruz.

 

Göz Seğirmesi Ne Anlama Gelir?

Gün içinde bir çoğumuzun karşılaştığı ancak pek de önemsenmeyen, genellikle bir süre sonra kendiliğinden geçen göz seğirmesi, kişinin gözlük kullanımına, kafein tüketim miktarına, gözlerinin yorulmasına, bilgisayar kullanımına ya da uyku durumuna bağlı olarak ortaya çıkabilir. Özellikle gözlük kullanan kişilerin göz numaralarının artmasına bağlı olarak göz seğirmesi görülebilir. Peki, belirtileri nelerdir? Neden olur ve ne anlama gelir?

Göz Seğirmesi Nedir

Kişinin göz kaslarının istemsiz olarak hareket etmesi anlamına gelen bu durum halk arasında oldukça yaygındır. Bir efsane olarak bu seğirmenin kötü bir şey olacağına işaret ettiği söylense de bu batıl inançtan başka bir şey değildir.

Göz Seğirmesi Neden Olur? Ne Anlama Gelir?

Hemen her hastalığın en önemli nedenleri arasında gösterilen stres, göz seğirmesinde de başlıca faktörler arasındadır. Stresli bir günün ardından göz kaslarınızın istemsiz olarak hareket ettiğini ve birkaç dakika sonra kendiliğinden geçtiğini gözlemleyebilirsiniz.

Uykusuzluk, düzensiz uyku, yorgunluk da yine göz seğirmesine neden olan faktörler arasında yer alıyor. Az uyuduğunuz bir gecenin ardından bu durumla karşılaşabilirsiniz.

İlerleyen yaş ile birlikte sıkça görülen göz kuruluğu da göz kaslarının istemsiz olarak kasılmasına neden olur.

Son dönemde göz seğirmesi şikayetlerinizin arttığını gözlemlediyseniz; kahve, çay, kola ya da alkol tüketiminizi yeniden gözden geçirin. Bu içeceklerin fazla tüketilmesi de seğirmelere neden olur.

Yanlış bir beslenme programı da bu duruma etken olan faktörler arasında yer alıyor. Bu durum, magnezyum eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Periyodik bir göz seğirmesi ile karşı karşıyaysanız, bu durumla ilgili doktora gidebilirsiniz.

Nasıl Geçer?

Uzun süre devam eden ve bir türlü geçmeyen hastalara, Botoks enjeksiyonu yapılabilir. Onun dışında yukarıdaki durumlara bağlı olarak görülen seğirmelerde bu durumların ortadan kalkması ile seğirme de azalarak ya da birden bire ortadan kalkabilir.

Organ Nakli Nedir?

Kişinin hasar gören ve kullanılamayacak duruma gelen herhangi bir organı için, başka bir kişiden nakil yapılarak gerçekleştirilen operasyona organ nakli denir. Bu nakil, vefat etmiş kişiden ya da canlı kişiden yapılabilir. Birçok organın nakli canlı kişiden yapılırken, kalp nakli için kadavra bedenden yapılmaktadır. Şunu unutmamak gerekir; her an sizin ya da sevdikleriniz için organ nakli gelebilir. Bu nedenle organ bağışı oldukça önemlidir. Çalışır durumda olan organlar toprak altında kalacağına, başka birine hayat verip yeni bir bedende var olmaya devam edebilir.

Organ nakli, temel olarak çok eski zamanlara dayanmaktadır. 18. yüzyıldan bu yana konu üzerinde çalışmalar sürdüren bilim insanları, çalışmayan ve hasarlı olan organın yerine başka bir organın nakil edilebileceğini savunmuşlardır. İlk nakil bir böbrek nakli operasyonu ile gerçekleştirilmiştir. Joseph Murray ve ekibi tarafından 1954 yılında gerçekleştirilen bu operasyon başarı ile sonuçlanmış ve organ nakli de yapılabilir hale gelmiştir. Bunun öncesinde ise 1905 yılında Eduard Zirm bir kornea nakli gerçekleştirmiştir. İnsandan insana yapılabilen nakil işlemi; kalp, akciğer, böbrek, karaciğer, pankreas, ince bağırsak, el, yüz gibi organları kapsamaktadır.

Yapılan bu operasyonları; 1966 yılında yapılan pankreas nakli, 1967’de karaciğer nakli, yine aynı yıl kalp nakli, 1981’de akciğer nakli, 1983’de akciğer lobu nakli, 86’da çift akciğer nakli, 87’de tüm akciğer nakli, 98’de ilk pankreas nakli, aynı yıl el nakli, 2005’te Fransa’da ilk yüz nakli, 2006’ta penis nakli ve 2010 yılında gerçekleşen ilk başarılı tam yüz nakli gerçekleşmiştir. Vücutta görevini yapamayan herhangi bir organ için gerçekleştirilen organ nakli yapılabilmesi için organ bağışı oldukça önemlidir. Bu nedenle hayatta iken kişinin hür iradesi ile yaşamı sona erdikten sonra organlarının bağışlanmasına izin vermesi, vefat ettikten sonra da başka hayatlara can vermesini sağlayacaktır.

Diş İmplantı Nasıl Yapılır?

Düşmüş ya da fonksiyonunu kaybetmiş dişin yarattığı kötü görüntü, kişinin toplum içinde rahat gülmesini, rahat yemek yemesini engeller ve zaman içinde çene yapısının bozulmasına neden olur. Bu nedenle kırık dişin yerine mutlaka yenisi koyulmalıdır. Diş implantı yapım süresini 3 gruba ayırabiliriz. Bunlar; muayene aşaması, planlama aşaması ve yerleştirme aşamalarıdır. İlk aşamada;fonksiyonunu kaybetmiş dişin yeniden estetik bir görünüme kavuşabilmesi için uygulanan diş implantı için öncelikle implantın dişin kök formuna yerleştirilmesi gerekir. İmplantın kemiğe yerleştirilmesinden önce kemikte boşluk hazırlanır.

Hazırlanan bu boşluğa implant yerleştirildikten sonra üzeri kapaklı bir vida ile kapatılır. Bu durumu, tohumun toprağa ekilmesine benzetebiliriz. Bu işlem yapıldıktan sonra yeni bir uygulama için ortalama 2-3 ay herhangi bir işlem yapılmadan beklenir. Bu süreçte implant kemikle kaynaşır ve bir sonraki muayenede doktor röntgen ile yeni bir kontrol yapar. Eğer kemiğin ve implantın durumu uygun görülürse artık protez yapım aşamasına geçilir. Bu işlem genellikle lokal anestezi ile yapılır ve herhangi bir dikiş ya da başka bir işlem gerektirmez. Hastanın durumuna göre bazı durumlarda genel anestezi de yapılmaktadır.

Dişetinin şekillendirilmesinin ardından bölgede yer alan geçici diş, porselen diş ile değiştirilir ve implant diş uygulaması tamamlanmış olur. Tabii ki tedavi sonrasındaki süreç de önemlidir. Bu dönemde diş hekiminin verdiği ilaçları doğru bir şekilde kullandığınızda iyileşme süresi de hızlanmaktadır. Diş implantınının en büyük avantajı diğer yapay dişlere göre çok daha uzun ömürlü olmasıdır. Doğru bir şekilde kullanıldığında ve uzman bir diş hekimi tarafından yapıldığında yaşam boyu kullanılabilir. İmplantın tercih edilmesindeki en önemli etken hareketli protezlere oranla daha rahat bir kullanım sağlar. Başta çiğneme fonksiyonu olmak üzere, doğal diş görünümü için en çok tercih edilen de yine implant diş olmaktadır.

Tüp Bebek Nedir?

Doğal yollarla bebek sahibi olamayan çiftlerin dışarıdan döllenme ile bebek sahibi olmaları için geliştirilen tüp bebek tedavisi, günümüzde birçok çiftin tercih ettiği bir yöntemdir. Sperm ve yumurta, bu yöntem ile laboratuvar ortamında döllenir ve rahim içine yerleştirilir. Üremenin sağlanmasında yardımcı ek bir yöntemdir.

Dünyada ilk olarak İngiltere’de bu yöntem ile çocuk dünyaya gelmiştir. Rahim içinde döllenmeyen yumurta ve sperm rahim dışında döllenir ve embriyo gelişimi yaşandığında özel tüpler aracılığıyla rahim içine aktarılır. Bu nedenle yardımcı üreme yöntemleri arasında başarı şansı en yüksek yöntemlerin başında gelir. Kadın ya da erkekten kaynaklanan kısırlık tedavilerinde uygulanan bu yöntem sayesinde çiftlerin büyük bir bölümü başarılı sonuçlar elde etmektedir.

Tedavi başlamadan önceki süreçte, hasta ve doktor bir araya gelir. Bu görüşme sırasında çift için en uygun tedavi seçeneği belirlenir. Doğal yolla çocuk sahibi olma oranı %27 civarındayken, tüp bebek yöntemi ile bu oran %40 hatta %45’e kadar çıkar. Bu yöntem, daha önce çok kez denenmesine rağmen çocuk sahibi olamayan ya da çeşitli sebeplerle çocuk sahibi olma şansı çok düşük olan kişilerde de başarılı sonuçlar vaat ediyor.

Tüp Bebek Uygulaması Ne Zaman Yapılır? 

Çift için en uygun tedavi seçeneği belirlendikten sonra uygulama, anne adayının regl döneminin ikinci ya da üçüncü günü yapılır. Bu dönemde özel iğneler ile yumurtalıklar uyarılır. Bu süre anne adayının durumuna ve tedaviye verdiği yanıta göre 10-12 gün sürebilir. Süre boyunca yumurtanın gelişimi doktor tarafından takip edilir.

Tüp Bebek Uygulaması Nasıl Yapılır? 

Yumurtaların uyarılmasının ardından yeterli olgunluğa gelmeleri ile özel bir iğne aracılığı ile yumurtaların çatlaması sağlanır. Yumurtalıklar çatlatıldıktan 3 gün sonra bu kez de yumurta toplama işlemine geçilir. Yumurta toplama işlemi yaklaşık yarım saat süren bir işlemdir. Daha sonra fertilizasyon yani döllenme işlemine geçilir. Ardından kaliteli embriyolar rahim içine transfer edilir ve artık hamileliğin gerçekleşmesi beklenir.